Türkçe Yazıldığı Gibi Okunan Bir Dil midir?

Dil iki türlüdür; yazı dili ulayı konuşma dili. Bu ikisi arasında göze çarpan ayrımlar vardır ançıp bu ayrımlar soñ derece doğaldır, olağandır.

Konuşma diliniñ kişiye verdiği tat ile yazı diliniñ verdiği arasında uçurumlar vardır. Okuduğunuz bir yazı sizi hüzünlendirmiş olabilir ancak bir başkasına añlattığınızda durum aynı sonuçla bitmeyebilir. Konuşma sırasındakı yüz devinmeleriniz, ağız-kaş biçimleriniz karşı tarafda diñleme duygusu uyandırabilir. Bu nedenlerle ikisini bir kalıba koymak yañlış olur. Şöyle konuşuyor olabilirsiniz;

Soora ona dooru dönüp didim ki; booayı yahalıyı veir, sooanları ezmesin.

Ançıp bu sözleri yazmak istediğiniz ortaya şu çıkacaktır;

Sonra ona doğru dönüp dedim ki; boğayı yakala, soğanları ezmesin.

Burada ilginizi çekti mi bilmiyorum; yazdığımız gibi okuduk. Sonra yazdık ançıp okurken soora demedik. Bu kısımda yapılan yorum yanlışları var. Yazdığımız gibi okumuyormuşuz! Sonra yazıp soora diye okusaydık dediğiniz doğru olurdu. Soora diye okunması için soora yazarsıñ. Soñuç yine değişmez.

Boğa yazısını booa diye okumanıñ nedeni; Türkçede /ğ/ sesiniñ yañlış öğretilmesinden ileri gelir. Bu ses Türkiyede erimiş, yok olmuşdur. Tek işi kendinden önce gelen ünlüyü uzatmaktır. Yazı birliği sağlanması ereği ile dilde kullanımı sürdürülmektedir. Lâtin âbecesine yeñi geçen Gagavuz Türkleri /ğ/ sesine yazılarında yer vermezler, yazılması gereken yerde ünlüyü uzatırlar.

Değil sözcüğü diil gibi söylenir. Dedik az önce /ğ/ sesi yoktur, öyle ise deeil olur. Burada bilinmesi gereken sözcükte geçen /e/ sesleriniñ âbecemizde kullanmadığımız kapalı e olduğudur. Azericede bu ses gösterilir ançıp bizim âbecede yer verilmemiştir. Kapalı e sesi /i/ ile /e/ arası bir ses verir. Bundan ötürü deeil dediğinizde diil gibi bir sözcük duymanız soñ derece olağandır.

Ne var; Azerbaycan Türkçesi okunduğu gibi yazılmaz. Üstelik derslerinde de bunuñ böyle olmadığı söylenir. Örñeğin isteyir yazarlar ançıp okurken isdiyir derler. İsteyir diye okursan yañlış olur. Eylemlerin soñu -maq ile biter ancak okurken, konuşurken bu -max olur.

Azerice ile karşılaştırma yapıldığında asıl ayrım ortaya çıkar. Bizdeki amaç, yazıldığı gibi konuşmaya çalışmaktır. Dil Devrimi süreci incelendiğinde de epey yol alındığı görülür.

Sonuç olarak Türkçe; yazıldığı gibi okunan ançıp yazıldığı gibi konuşulmayan bir dildir.

Hiç yorum yok: