Göktürkçe Betikler Gönderiye Verildi

2010 Kasım ayının 30'u önerdiğim Türk damgalarıyla yazışma akımına[1] katılan arkadaşlara ilk betiklerini bugün gönderdim.

Gönderide yalnızca yazışma kağıtları değil, Azerbaycan'da yayın yapan türkçü çavlık Türküstan'dan bir kesi ayrıca 2007 yılında basıp dağıttığımız dil bildirilerinden[2] elimde kalanları da ekledim. Bununla birlikte birkaç arkadaşa yine Azerbaycan'da yayın yapan türkçü dergi olan Kimlik'den birer kesi koydum. İki arkadaşa da özel istekleri doğrultusunda Azerice roman gönderdim.

Toplamda 8 kişi ile başladık. Başlangıç için iyi bir sayı olarak görüyorum. İleride sayının artacağı umuduyla ivedi biçimde geri dönüşleri bekliyor olacağım. :)


Ekleme (15.02.2011)

Bétikler yérine ulaştığı için içeriklerini tarayıp yayınlamanıñ iyi olabileceğini düşündüm.
İlk bétte, yazışma akımından, ereğimizden söz ettim. İlerisi için iyi dileklerde bulunup, soñraki bétlerde örñek bir bétin yazdığımı bildirdim.

Göñül kapalı bir evdir. Ne güzel ki, onuñ bir kapısı var. Açın o kapıyı! Açmazsanız sévgi içeri nasıl girer? Sévgi, soylu bir hanım gibidir. Kapıyı kırmasını bekleyemezsiñiz. Ya kulağıñızı dört açıp kapınıñ vurulmasını bekleyiñ ya da açık bırakın öylece. Ancak, uyanık oluñ. Kapıyı açık görüp hırsızlık yapmak isteyen olabilir. Evdeki kutsalı, göñlüñüzü çalabilir; ışığıñızı, gücüñüzü alabilir. Yılmayıñ! Alıñ o hırsızdan kutsalınızı ancak, kapıñıza kilit vurmayıñ. Böyle yapar kimileri, göñül evine bir kez hırsız girdi mi, kapar kapısını, gömer kendini...

Kimileriyse evde yoktur. Kapıyı kapatıp gezmeye tozmaya gitmiştir. Géceleri de uğramaz. Çapkındır onlar. Gittikleri yérde ancak konukturlar. Konuklar başka bir evde ne denli esen olabilir?

Görgüsüzler vardır bir de; kapıyı açmayanlar. Geleniñ giysilerini beğenmezler, dilenci dérler onlara. Bir bardak suyu çok görürler. Korkmayıñ! Vérin. Çünkü yañlış biliyorsuñuz; bu evdeki kutsal kaynak, kutsal su pınarıdır. Vérmekle tükenmez; artar, taşar. Taşarken evi bozmaz; yéñiler, büyütür. Köşkte oturmak varken, derme çatma barınakta kalmak deliliktir. 

Işıkları kapatmış, sağ elimde kahve fincanı, sol elimde sigara, karanlığı dinliyordum. Düşünüyordum kara kara. Güñlerim böyle géçerdi; añlamsız bulduğum yaşantımıñ nedenlerini sorgulayarak.

O gün kapım çalındı. Umursamadım. Çoluk çocuktur dédim. Ancak ertesi güñ yine çalındı; kapıyı açmaya karar vérdim. Bir dilenci gördüm. Ne istersin dédim. Bir bardak su dédi. Yanaşmadım; neden ona suyumdan vérmeliyim ki dédim. İçeri döndüm. Gördüğüm beni şaşırttı; odamıñ ortasındaki çağlayan taşmaya başlamış, yérleri ıslatmıştı. Ayağım ıslanıñca, tez geri döndüm. Giden dilenciniñ ardınca seslenip çağırdım. Yardım istedim. Çağlayanıñ etrafını çévirmezsek evimi su basacak dédim. Benimle geldi. Ancak çok daha kötüsü oldu;

çağlayan daha şiddetli çağlamaya, taşmaya başladı. Suyuñ önü alınmaz oldu. Yüreğim korkuya düşerek, hızla atmaya başladı. Eşyalar su içinde kaldı, küçük olanlar yüzüyordu bile. Dilenciye baktım; herşey onuñ yüzünden olmuştu. İvedi biçimde mutfağa girip, temiz bir bardak aldım. Çağlayanıñ kaynağıñdan doldurup ona uzattım. İçtiğinde çağlayan duruldu. Tañrım! Bu o mu?


dipçe:                                 
[1] http://kokturukce.blogspot.com/2010/12/gokturkce-betik-mektup-arkadaslg.html
[2] http://turkcesivarken.com/yazismalik/index.php?topic=321.0

Hiç yorum yok: