Hatay'da Göktürkçe Kursu

İlk kez Iğdır'da düzenlediğim, daha sonra da 5 kez Bakü'de verdiğim Göktürkçe kurslarını Hatay'da da sürdürdüm. Şimdiye değin ülkülerden (ideolojilerden) bağımsız idi, şimdiyse ilk kez bir ülkü kurumunun düzenlemesi ile gerçekleştirdik. Bu bakımdan Hatay Ülkü Ocakları bir ilk oldu. Ramazan Çağrı Eryılmaz'ıñ aracılığı ile ülkü ocaklarıyla iletişime géçtik, konuştuk tanıştık. Böylece uzun bir yolculuğa çıktık.

Öğreneğimiz (kursumuz) üzerine izlenimlerimi, hem de Hatay'a olan yolcuğulumda başımdan geçenleri de yazacağım. Böylesi güzel günleri yazıya geçirmesen suç işlemiş sayılırım.

Hatay`daki Göktürkçe dersinden bir görüntü.
8 Ağustos - Bakü
Bakü'deki uçağımız yaklaşık 2 saatlik bir gecikme ile kalkınca, Nahçıvan'daki otobüsü de kaçırmış oldum dolayısıyla. Bu yüzden Iğdır'a geçmek için başka yolları denemeye kalkım. Derken yolda bir Macır ile tanıştım; şimdiye değin iki Macır tanıdığım vardı, ikisi da çok nitelikli kişilerdi, sandım bu da öyle. Bu arkadaşın yüzünden geceyi bir parkta geçirmek durumunda kaldık. Onun gibi umursamaz olmayı isterdim; çimenlere uzanmış öylece horlayabiliyor olmayı.

Yeri gelmişken değineyim. İşin özü Iğdır'da epey Macır var; sarışın gök gözlü... Gerçi onların çoğusu Rus, demeli sürgüne gönderilmis Malakanlar. Sorsan; ben Türküm, Azeriyim derler. Eriyip gitmişler artık. Macırlar yeni geldiklerinden, bir iki kuşak da olsa kendilerini biliyorlar.

10 Ağustos - Iğdır
Bugün doğum günüm; 26 yaşıma girdim. Ancak büyük ızdırap, keder ve benzeri kötü duygularla girdim. Çünkü ben, çift sayıları sevmiyorum. Şimdi bütün yıl boyunca 26 diyeceğim, aman Tanrım! Ancak gün içinde ilginç olaylar da yaşadım, günüm biraz eğlenceli oldu.

Eğlenceli olay şu; Iğdır'da kamp yapmış yaklaşık 10 İtalyan plakalı karavana denk geldim. Petrol dükkanının önündeydiler gerçi. Neyse efendim, satıcı ile sorun yaşıyorlardı. Uno lira dedim, gülümsedi, grazie dedi. Ben de o sıra sağ elimi sinemin üzerine vurup eyvallah ile karşılık verdim. Ardınca öbür karavandakiler de geldi, yardımcı oldum. O sıra güleç biri "........ Kars" deyince "ayy nooov, davay go tu Kars, yörüyün gedirik" dedim. Beni öndeki karavana aldılar, Kars'a götürdüm. Emekli teyze, amcalarla takılmak eğlenceli geldi, Tarzanca anlaşsak da... Bizim yaşlıların ölüm ma kıyamet sohbetlerinden bin kat iyi.

Ayrıca değinmek istediğim konuysa; Türkiye'deki arkadaşlarımın ad günün, Azerbaycan'daki arkadaşlarımın ise doğum günün diye yaptığı kutlama sözcükleridir. Değiştokuş yapılması, iyi bir etkileşim olduğunu da göstermektedir.

12 Ağustos - Diyarbakır
Kürtlerin böylesi yoğun olduğu bir ile ilk kez geldiğim için ufak da olsa bir ilginçlik duydum. Gelişmiş bir il yapılanması var, yeni dikintiler, yeni yerleşim birimleri... Ancak tarım topraklarının üzerine yapılanmış olmaları kötü... Ekim, biçim konusunu çok boşvermişler.

Otogardan ayrılırken de başka bir ilginç duruma denk geldim. Bizim aracımıza 13 genç bindi; saçları çeri (asker) tıraşı olmuş, 20'li yaşlarında gençler... Hepsi de buşkulu (heyecanlı) idiler. Urukları (aileleri) de aşağıda alkışlıyor, ıslık çalıyor, ellerini ağızlarına vurarak sesler çıkarıyorlardı. En büyük asker bizim asker sözleri ile çocuklarını havaya atışlarını da söyleyeyim. Çeriliğe gittiği için, Türk ordusuna katıldığı için sevinen Kürt gençleri ma onların urukları.

Beni şaşırtan bir başka olay ise, Iğdır'dan Hatay'a doğrudan bir otobüs bulunması oldu. Yolculuğumu Has Diyarbakır işletmesi ile yaptım. Sunumları çok iyi, nerdeyse 2 saatte bir (her il geçtiğimizde) içecek verdiler. Hatta akşam üzeri dondurma bile dağıttılar. Yine de, hareket halinde iken sürücülerin yer değiştirmesi sıradan bir olaymış gibi karşılandı. 

13-19 Ağustos - Hatay
Antakya öğretmenevine yerleşip biraz olsun dinlendim. Uzun bir yolculuk sonrası su altına girip de, uzanmak gibisi yok. 

Ülkü ocağına gidip başkan Naci Akkaya ile uzunca bir aytıştık (sohbet ettik). Akşama doğru ise ülkü ocağının ortaokul çocuklarına düzenlediği kamp uygulamasının kapanış törenine katıldık. Törene MHP Hatay milletvekili Şefik Çirkin de katıldı.


Ertesi gün ilk dersimize başladık. Kardeşim Cafer de İstanbul'dan geldi. Böylece ders görüntülerimizi çekip kurgulamalarıyla uğraştı.


İlgiden dolayı çok mutlu olduğumu belirteyim. Ders süremizi 1 saat olarak düzenlemiştik ancak, öylesi bilgiye aç gözlerle bakan öğrenciler vardı ki, dersi bölmeye bir türlü kıyamadım. Bu yüzden derslerim çok hızlı geçti de, kimi öğrenciler ikinci günün sonunda adlarını yazmaya başladılar.



Ders saatlarimiz akşam üzeri olduğundan, gündüzleri şehri geziyor, yöresel yemeklerin tadına bakıyordum. Sağ olsunlar, ülkü ocağındaki arkadaşlar beni yalnız koymadılar. Ramazan Çağrı Eryılmaz arkadaşımız da soñ gün epey yédirip, içirdi sağ olsun. Künefesi ünlüdür, bir de burda ye deseler de, İstanbul'da yediklerimden pek bir ayrım bulamadım. Kağıt kebabı, kendilerine özgü dürüm köfteleri, dönerleri... Bunları çok beğensem de, en çok övgüyü haytalı adlı tatlılarına dizerim. Özel kaşığını bile tasarlamışlar. Yeniden Hatay'a gider olur da, haytalı yemeden dönersem kendimi bağışlamam.
Haytalı
Diyarbakır Lice'de PKK'lı anıtı dikilmesine karşın (bu yazıyı yazdığım sıra TSK anıtı çoktan yıkmıştı), ocağın düzenlediği eyleme katıldıktan sonra, akşam son dersimize geçtik. Katılımcı arkadaşlara bitirme sınavı yaptıktan sonra, geçer not alanlara bitirme belgelerini verdik.





Hatay'dan çok güzel duygular, çok olumlu izlenimlerle ayrıldım. Cafer'in de dediği gibi, burası sanki İstanbul'un bir ilçesi. Çok tanıdık, çok içten bir yerleşim birimi. Kendimi hiç yabancı bilmedim. Sanarsın 40 yıllık Hataylıyım. 
Cafer ile birlikte konakladığımız öğretmenevinin önünde.
20 Ağustos - Iğdır
Bugün kendimi hz. Yusuf gibi bildim. Şöyle oldu; köy arabasına bindiğimizde, ne hikmetse nerdeyse tümü kadın yolculardı. Boş yere geçtikten sonra yaşlı bir kadın ne yaraşıxlı oğlandı dedi, sonra yanındaki heye vallah diye sürdürdü. Derken orta yaşlı bir Kürt teyze, yanımdaki kız arkadaşıma dönüp bu senin eşindir diye sordu, o da dalgasına evet dedi. Kadın sen yalan söylersin, oğlan gözel, seni niye alsın dediğinde gülümsedim, sonra bizimki ile güzellik konusunda tartıştılar. Bir iki maşallah ile olay bitti. Yokluktan olsa gerek tüm bunlar.

21 Ağustos - Nahçıvan
Nahçıvan uçağındaki 23 çocuktan söz etmeyeceğim; yoo, yoo... Nahçıvanlıların nüfusu artırarak yeryüyüzünü ele geçirme politikalarını artık biliyorum. Hem alıştım da, umursamıyorum. Benim sözünü etmek istediğim, yanımda oturan 33 yaşındaki genç Nahçıvanlının, Iğdır harasıdı ki diye bana sorduğu sorudur. Kendimi, yeşil kartını yitirdiği için kolundaki bileziklerden birini bozdurmak durumunda kalan bir abla gibi şaşkın biliyorum.

22 Ağustos - Bakü
Gece geldiğim Bakü'de, 4 saatlik uykunun ardından kalkıp sınav notlarıma son kez göz attım. Günün ilk sınavı bizeydi, yetişdim de. Hem güzel bir sonuç aldım.

Tanrı'ya kutkıvanç olsun, 2 yedigüne (haftaya) sığdırdığımız bu çalışmalarımızda bir eksiklik olmadı. Tüm işlerimiz yolunda gitti, tüm planlarımız aksamadan gerçekleşti. Hem Hatay'ın güzel kişilerini, hem de Akdeniz'i tanımış, görmüş oldum.

Hiç yorum yok: