koca / hoca sözcüklerinin irdelenmesi

Sevan Nişanyan bu iki sözün kökenini şöyle vermiş...


koca Tü? [TS xiii] yaşlı ve ulu kişi; [TS xiv xiv] yaşlı erkek
———————
• Eski bir Doğu İran dilinden alıntı olasılığı yüksektir. Eş anlamlı olan Fa χwāca ve χodā (efendi, ulu kişi) biçimlerine karşılık olarak Oğuz lehçelerinde koca/koda ve kocaman/kodaman sözcüklerine rastlanır. Karş. hoca, hüda.

hoca [Yus, DK xiv] hoca/hace bir saygı hitabı ~ Fa χwāca efendi, ağa, ulu ve saygıdeğer kimse, evin büyüğü, mal sahibi
———————
• Karş. koca.

Oysa say iki sözcüğümüzde öz dillendir.
Her iki sözcüğün kökeni de aynıdır.
Saygılı, bilge kişi añlamındadırlar.

Saygılı, bilge kişi añlamının "koca/eş" añlamına dönüşmesini şöyle açıklayabilirim;
Eski Türkçe "prenses" anlamına gelen "eşi" sözcüğü vardır. Kadınına değer veren her Türk erkeği, kendi kadınına "prensesim" añlamında "eşi'm" demeye başladı; soñrasında da "eşi" sözcüğü sıradan bir sözcük durumuna geldi.

Bu konu hakkında bir söylence daha vardır;
Ceñiz Han, yanındakilere seslenmiş : "Ben sizin hanınızım, oysa benim de han'ım vardır." diyerek eşini göstermiş : "İşte bu da benim han'ım..."
Soñrasında da her erkek, kadını için "hanım" demeye başlamış.

Aynı us yürütüm ile her kadın da, erkeğini saygıdeğer olarak gördüğünden "bu da benim kocam" diyegelmiştir. Anımsayalım; eski geleneklere göre kadın, erkeğinin elini de öperdir. Şimdilerde bu gerici geleneği sayılsa da artalanda nerelerin öpüldüğünü biliyorsunuz ya neyse konumuz değil.

1 yorum:

DİRMİLLİ dedi ki...

KARI-KOCA MESELESİ
Yaşar ÇAĞBAYIR

“Dil, kelimelerin kanunlarını bilmektir.”
Fârâbî

Geçtiğimiz yaz ortalarında idi. Bir televizyon programında yasalarda yer alan “karı-koca” ifadesindeki “karı” sözü eleştirildi. Ve bu eleştiriyi yapan söz sahibi bayan bu kelimenin “çok kaba” olduğu vurguladı. Onda sonra düşünmeye başladım, acaba bu kelime sanıldığı kadar kaba mıdır? Yoksa taşıdığı kök anlam unutulmuş, bugün zihinlerde yer eden biçime mi bürünmüştür? Kaba sayılacak kadar abes bir anlam mı taşımaktadır? Bunu anlamak için de kelimenin köküne inmek gerekti.
Dilimizde iki tane “karı”, iki, hatta üç tane de “koca” kelimesi vardır. Bir kısmı eskimiş, tarihî nitelik kazanmıştır. Şimdi bunları bir bir ele alıp üzerinde biraz kafa yoralım:

karı (1), Kadın; kadın eş; zevce.
karı (2), Yaşlı; kocamış.
koca(1), Erkek eş; zevc.
koca(2), 1.Yaşlı; ihtiyar. 2. Büyük; iri.
koca(3), Deneyim sahibi; hoca.

Şimdi de bunların kökenine ve ilk anlamlarına bakalım.

karı(1), Eski Türkçede ka (yakın, akraba) diye bir kelime vardır. Ve bu kelimeden –rı isimden isim yapma eki ile “yakın olan, yakında bulunan, en çok yakın” gibi anlamlara gelen “ka-rı” kelimesi yapılmış. Şimdi düşünün bir kere “bir erkeğe acaba karısından daha yakın” kimse var mıdır? Erkeğin karısı, anasından, babasından, kardeşinden vs. daha yakındır. Bu yakınlığı eskiden Arapçadan alınmış bulunan “karabe / karabet” ile ifade ediyorlardı. Evliliği de “karabet kurmak” deyimiyle... Bizdeki “karı-koca olmak”la aynı anlama geliyor.
Burada yeri gelmişken bir de şu “koca(1)”e bakalım. Eski Türkçede kuç-mak (kucaklamak, sarmak” kelimesi var. İşte bu “erkek eş” anlamındaki “koca” da buradan gelmekte, kuç-a > koç-a / koca “kucaklayan, saran ve koruyan” anlamını taşıyor. Şimdi şu, “karı-koca” ikilemesine iyiden iyiye dikkat edecek olursak şunu görürüz: Kadın için yakına, en yakına kadar gelmiş olan, erkek için de kucaklayıp, koruyan. Bu anlamlarıyla bir ikili oluşturuyor, yani fizikteki elektron ve çekirdek gibi, hani bu ikisi olmazsa bütün bir atomdan söz edilemez ya işte onun gibi. Toplumun en küçük parçasını oluşturuyorlar. Biri yaklaşmaz, diğeri de kuşatmazsa birliktelik mümkün değil, anlamı çıkıyor bana göre. Hani “karı koca arasına girilmez” diye bir atasözümüz bile var ya işte bu bağların güçlülüğünü ifade ediyor bir yanı ile.
Şimdi de diğer “karı(2)”ya bakalım: Eski Türkçede “üst üste yığmak, biriktirmek” anlamına gelen “kar-mak” kelimesi var. “Yaş” adı verilen yılları üst üste yığmış, biriktirmiş yani yaşlanmış anlamına gelen “kar-ı” kelimesi de bu kökten –ı fiilden isim yapma eki ile türetilmiş. Ve anlamı “yaşlı” demek.
Yine aynı anlamı veren “koca(2)” de var. O da “yaşını doldurmuş, yıllanmış” anlamına gelen “koç”tan geliyor. Bildiğiniz gibi “koç” erginlik yaşına gelmiş erkek koyun demek. İkisi de aynı kökten. İşte yaşlı ve iri anlamına gelen “koca(2)” kelimesinin kökü bu “koç”, “koç-a > koc-a” böyle gelişmiş.
Üçüncü ‘koca(3)”ya gelince, o da bu ikinciden gelişmiş, doğu Türk devletlerinde kullanılan “bilge adam” anlamındaki “koca” budur. Hani Akçakoca veya Koca eli yer isimlerini veren tarihî kişiliklerin unvanı işte bu kelime. Bu daha sonra bizim dilimizde “hoca” olarak kalmış. Yoksa bizim “hoca” kelimemiz Acemlerin “efendi” anlamına gelen hevâce’sinin eski yazıdaki yazılışı ile “hoca” olmuş değil, o zaten hâce diye telaffuz edilir.
Şimdi karı ve koca kelimelerinden gocunanlar azıcık düşünerek işin özündeki gibi eşlerine “yakın” dururlarsa herhalde çözüm kolaylaşır. Bir milletin yaşam felsefesini kavramak isteyenler o milletin kelimelerine verdikleri ilk anlamları irdelerlerse daha başarılı olurlar gibime geliyor.